S a l â v a t – ı Ş e r î f e hakkında, Resulullah Efendimiz’e getirilen binlerce Salâvat- ı Şerîfe vardır. Bunların içinden hangisi kuvvetlidir? Diye çok güç bir sual bu. Dilim yettiği kadar, hey- bemde olan malumat nispetinde dilime müsaade edildiği kadar bu suale cevap vermeğe savaşacağım.
“ Melâikelerimle birlikte biz Nebi- i zi Şanına salât getiriyoruz. Ey inananlar; siz de getirin.”
Bu Ayet-i Kerime’de, açık olarak Nebi’ye selât ve selam getirmek emirdir, Müslüman’a farzdır. Resul’de eriyen ve tamamiyle sıddıkiyyet makamında iman edenlere daimî surette bir borç ve farzdır. Bizlere, ömründe bir defa getirmek farzdır.
Bir de zaman- ı Saadet’de Resul’un yanında bulunup O‘na iman eden Sahabe- i Kiram’a daimî surette Salâvat getirmek farzdır.
Ayet’te Nebî lâfzı buyurulmuştur. “ İnnallahu ve melâiketi yusallune alen nebî.
Ya eyyühellezîne amenu sallu aleyhi ve sellimu teslima.” Bu Salâvat, Resul’un Ruh- ı Muallaları cesedinde iken Nebî’ liği-ne, yani cesetlerinde bulunan Resul olan ruhlarının şeref verdikleri ve daima vahiy verilen taraflarına salâttır. Aynı zamanda son İlâhi vahiylere bize tebliğ etme hakkına hürmet ve salâttır. Nebî’likle can ve cesed- i mubarekleri Peygamber olarak Allah tarafından murad edilmiş ve seçilmiştir.
Salât u selam bir de bizde O’nun bildirdiği vahiylerle ne olduğumuzu anlamamız, bize bizden yakîn olan Hakk’ı bilmemiz ve bizde olan kâinatın yaratıldığı Nur- ı Muhammedî’de Allah’ın bir emri olan ruh’un cesedimizde bulunmasından, cesede bir kıymet ve kutsiyyet’e selâttır. Bu selâtın kıymet ve kutsiyetini muhafaza için de temiz olmamız, nefsanî arzulardan sıyrılmamız, haramdan kaçmamız, ve daima yükselmemiz mirac edip Hakk’a yanaşmamız için de Namaz emr olunmuştur.
Cesetle her türlü misafiriyetini bir safiyet içinde bulundurmamız için de haramdan, haram lokmadan kaçınmamız işaret buyurulmuştur.
Farziyyet, bir mecburiyet değildir. Allah’a yanaşmak ve bize emir’den olan verilen ruha hürmet ve tazimimizin yolu budur demektir. Bu yola, bu tazime gitmek arzusunda olanın, ancak bunlarla mümkün olacağını, başka yol olmadığını bildiren kaidelerin mecburiyeti farzdır. Farz demek budur.
Çünkü Hak insanı serbest bırakmıştır. Onun için bu serbestiyet akıl nefsanî arzuları yenmek savaşının en mufassal cihad olduğunu Resul bildirmiştir. “ Nefsi yenmek, en afdal ve makbul cihad’dır.” Hadis- i Şerif. Haramdan kaçmak, bu cihadın techizatı, malzemesi, silahlarıdır. Bunlardan sonra da harpten galip olarak çıkarak Huzur’a gitmek yolu da emrolunan ibadetlerdir.
Ameliyelerdeki zorluk ve müşkülat da müracaat edilecek plan ve logaritma cetvelleri de, Resul’un Sünnet- i Seniyeleri, Sîret-i Resul’dür. İleride muhtemel tehlikeli ve nâ gâh zuhur hadiseleri de hatırlamak ve unutmamak için, Resul’ün Hadis- i Şerifleri vardır. İnsan akibetini bazı hastalıklar, bazı sakatlanmalar nasıl haber verirse, Resul de beşeriyetin sonunun alamet ve haberlerini yine Hadis-i Şerif’le-rinde bildirmiştir.
Bir insan sıhhatinin devamlı olmasını nasıl bazı sıhhî kaidelere riayet ederek koruyabilirse, cemilerin de bu kaidelere riayet etmeleri akıbetlerini hayra tebdil eder.
Onun için; adaletten ayrılmayınız,
Doğruluktan sapmayınız,
Hırsa kapılmayınız,
Yalana icabet etmeyiniz,
Yekdiğerinizi sevin,
Harama yanaşmayın,
İsraf etmeyiniz,
Sabırlı ve kanaatkar olun,
Yek diğerinize yardım edin,
Resul’den ve emirlerinden ayrılmayın,
Daima Allah’ı anın …
Bugünkü İslam’ların çektikleri sıkıntı ve muvaffakiyetsizliklerinin nüveleri, sebepleri bunlardan ayrılmalarıdır. Bunda zerre kadar şüphe yoktur. Bir gün bu sapkınlık bütün beşeriyet tarafından idrak edilecektir. Bu yakındır. Fakat zeval vakti yanaştığından bir faide vermeyecektir. Heyhat.
İslâmlar zekatlarını toplasalar, milyarlara bâliğ olan, yek diğerine yardım eden aç ve fakir kalmaz. Oruçlarına devam etseler, hasta olmazlar.
Hac’da toplansalar, dertlerini, yapılacak işleri görüşseler, hareketlerini tanzim etseler, birlikleri daima devam eder.
Namazlarını vaktinde bütün Müslümanlar kılsalar arkalarını daima Allah’ın Kudret ve himayesine vermiş olurlar.
Resul’ü daima ansalar, Selât getirseler, yolunda yürüseler, Resul’ün devam eden nur’u ile her an yıkanmış olurlar…
M.Derman(k.s)