Hadis-i Kutsî’de; “Habib’imin ruhunu yüzümün nurundan halk ettim.”diyor Cenab- ı Allah. Hadis-i Kutsî. “ Resulullah’ın Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz’in ruhunu kendi yüzümün nurundan halk ettim.” diyor. Hadis-i Kutsî bu.
Resulullah, bu Hadis kendilerine ilham suretiyle bildirildiği zaman, mubarek gözlerinden yaşlar gelmiş. Ve şu üç Hadis’i buyurmuştur.
Allah, önce Ruh’umu yarattı.
Allah, önce Kalem‘i yarattı. İlim onunla yayıldı.
Allah, önce aklı yarattı.” (H.Ş.)..Her şeyi idrak etmek için.
Bu Hadis-i Kutsî ve Hadis’ler tek bir şey murad edilmektedir. Bu da Hakikat- i Muhammediye’dir. Hakikat-i Muhammediye, Resulullah’ın, bize bizden yakîn olan Allah’ın Rıza’sına nasıl gidileceğini, Huzur’una nasıl temiz çıkılacağını, ve kendinin nasıl ahiret’te memnun olup ümmetine bakıp da iftihar edeceği gizlidir.
“ Ben, Allah’tan, “ diyor Cenab- ı Resulullah, “,mü’minler de Ben’dendir.” (H.Ş.) diyor. “ Sonra da ruhları ecsad alemine indirdi.” diyor. Hadis bu. Hadis değil bu. Bu, Tîn suresinde. O halde insanda iki ruh var. Biri sultanî ruh. Biri cismanî ruh. Sultanî ruh, Lâhut alemine aittir. Yani, benim ruhumu, yani Hadis-i Kutsî’de Resulullah’ın, Habib’imin ruhunu yüzümün nurundan halk ettim.” diyor.
Ruh, Resulullah’ın ruhu, Cenab-ı Allah’ın nurundan çıkmıştır. Resulullah’ın nurundan akseden de bütün kâinat yaratılmıştır. Onun için; “ Ben, Allah’tan, mü’minler de Ben’den.” (H.Ş.) buyurmuştur.
Nur- ı İlâhi, Resulullah’ı yaratıyor o nur, karşıdaki perdede. Perdenin arkasından çıkan nur’dan da bütün insanlar yaratılmıştır. Onun için Resulullah; “ Ben, Allah’tan, mü’minler de Ben’dendir.” diyor.
Onun için, mütekebbirler için de, kibir edenler için de
“ Ben Arab’ım,” ( H.Ş.) diyor. Yani Arab’dır Resululllah. “ Fakat Arab benden değildir.” ( H.Ş.) diyor.
Cismanî ruhu da, yani insandaki sultanî ruh, Lâhut aleminden, burası çok inceliklidir ………………..
………………….lem’anın ki, Nur-ı Muhammedî dediğimiz ondan da insandaki ……………………………….
Sultanî ruh halkediliyor. O halde Sultanî ruh Lâhut alemindendir. Cismanî ruh, dünya ale- minde bütün cesetleri halk etti. Cismanî ruhtan da bütün dünyada işte hepimizi halk etti. Sonra, bunlar halk edildikten sonra, Cenab- ı Allah üfledi, nefh etti. Kime? Hazret-i Adem’e. Hazret-i Adem ………
………………………………….Hazret-i Havva’ya ilk geldi. Hazret-i Havva’yı, Hazret-i Adem’in eğe kemiğinden, şu terkova kemiğinden yarattı.
Allah Kadir değil midir? Bir daha üfler, bir daha şeyi kaldırır yukarı. Cenab-ı Allah; “ Benim kudretim o kadar vasî’dir ki, ben bunu yoktan var ederim, yokluktan var ettiğimden bir kemik parçası alır, ondan da halk ederim.” demektir. Kendi kudretini göstermek için eğe kemiğinden yarattı.
Sonra bunları aştı. Semavî kitaplar gönderdi. …………… düzenini kurmak için bir takım emirler indirdi Kur’an- ı Kerim’de ki, bu emirlerin mecellesine biz, “ şunu yapacaksın, bunu yapacaksın, “ açın bakın Kur’an- ı Kerim’den, kıssalar anlatılır, hikâyeler anlatılır. Şu Yunus şöyle oldu, Yusuf böyle oldu, Hûd böyle oldu, Lût böyle oldu, Nuh böyle oldu.Bunlarda emir yok. Emirleri içinden çıkarıp da, şu, şu, şu yapılacak, şu, şu, şu yapılmayacak bir mecelle, bir kitap çıkar ortaya. Buna şeriat emirleri derler.
İç alemimizin düzenini de, şeye kurmak için, bir nizama kurmak için Marifet denilen, Allah vergisi, Allah ilminin peşinde koşmak, ve bu ilmin görünmeyen yazı ile yazılıp ve el ile tutulmayan kitabındaki yazıları okumak için insana da bir hassa verdi. İşte o da Marifetullah ‘dır.
Her ikisi birleşti mi ; yani Sultanî ruh ile cismanî ruh; Hakikat- ı Muhammediye, budur işte.Bunun dışında hiç bir canlı yoktur. Akıl ile ağacın yaprağını misal getirebiliriz. Her ikisinin birleşmesinden meyva husule gelir.
Sultanî ruh ile cismanî ruh birleşti mi İnsan husule gelir. Sultanî ruhun gıdasını, cismanî ruhun gıdasını verirsen insan olursun ve Hazret- i insan derler ona. Öyle insana melekler secde eder.
Hz. Adem’e ettiği gibi. Hz. Adem en büyük dedemizdir… “ Ben Hazret-i Adem’e bütün kâinattaki mahlûkları musahhar kıldım. Ona secde ettirdim.” demektir. Sen de oradaki temizlikleri şey edersen, melekler sana secde eder. Tahiyyat secdesi’ dir bu.
“ İki deniz yürür, karşılaşır, birleşirler.” diyor. Rahman suresi. “ Fakat aralarında bir berzah vardır.” diyor Ayet-i Kerime’de. Bir berzah vardır. İşte bu berzah, hakiki insan- ı kâmil, hakiki mürşid, hakiki Hz. İnsandır. Rahman suresi, 20. ci Ayet. Rahman suresi, dedik, insanın Sultanî Ruh’unun Allah laboratuarında tahlilden sonraki raporudur. Onun için boş zamanlarınızda Rahman suresini okuyun. Ezberleyin.
Onun hakkında ne kadar tercüme, ne kadar tefsir bulursanız okuyun. Her okuyuşunuzda başka şey duyarsınız. En sonunda da, “ Febieyyi alâi rabbuküma tükezziban.” = “ Bunlarda mı yalan? “Demek ki Rahman suresi’nin içindeki rapora, aklın ve şuurunla girersen “ haaaaa” diyeceksin. İşte o “ haaaa “ için…!
“ Febieyyi alâi rabbuküma tükezziban.” diyor.
O halde, yani Sultanî ruh’a Nur- ı Muhammediye, Hakikat- ı Muhammediye’ye vasıl olmak için, nefsin kara perdesini kalb aynasından açmak, ve onu temizlemekle olur. Onun için bütün Peygamberler bunu açmak için uğraşmıştırlar. Yalan söyleme, gıpta etme, kimsenin ırzında olma, hırsızlık yapma, şunu yapma, bunu yapma. Hangi lügata bakarsan bak, hangi insana bakarsan bak, hakikati fazilet bilir. Doğruluğu doğru bilir, hırsızlığı hırsız bilir.
Hiç bir insan, ateşin yakmadığını söyleyemez. Hatta ateşe tapanı bile ateş dinlemez, yakar. Ateşi halkeden Cenab- ı Allah’tır. Fakat Allah’a tapanı ateş de yakmaz. Gizli hazineler görünmeğe başlar. İşte kalbin sırrı budur. “ Ben gizli bir hazine idim. Zatıma irfan duygusunun taşmasını istedim. Zat’ımdan bilgi şeyinin taşmasını istedim.” ( H.K.)
Bundan anlaşılıyor ki, insan, marifet için yaratıldı. Bir Hadis- i Kutsî’de; “ Ben bir gizli hazine idim, Zat’ıma irfan duygusunun, Zat’ımdaki irfan duygusunun etrafa yayılmasını istedim. (H.K.) İnsan bunun için yaratıldı. Yani irfan sahibi olmak gerektir.
Onun için Hadis’te ne diyor Cenab- ı Peygamber; “ İlk defa Cenab- ı Allah, kendi yüzün’ün Nur’undan beni halketti, ruhumu ”(H.Ş. ).. ” Ondan sonra Kalem‘i yarattı.” ( H.Ş.) diyor. Kalem, burada bilginin şeyidir. Her şeyi idrak edip, kalbinde bunu bulmak için Aklı yarattı.” (H.Ş.)
“ Allemel insane malem ya’lem. Ve rabbükel ekremüllezî alleme bil kalem. Allemel insane malem ya’lem. “ Alleme bil kalem.= Kalemle öğretmek için, Malem ya’lem. = Kulun bilmediğini öğretmek için. Onun için “ Utkubul ilme, minel mehdi ilel lahd.” = “ Beşikten mezara kadar ilim peşine düşünüz, koşunuz” ( H.Ş.) “ Çin’de bile olsa ilim peşine düşünüz.“ ( H.Ş.)
Onun için İslamiyet kaskatı bir din değildir. Dünyaya okumayı, ilim sahibi olmağı öğreten İslâmiyet’tir. Garb medeniyeti, Hristiyan medeniyeti bizden bunları aldı, iyi uyarladı biz geri kaldık. Hep bunlardan. Bundan 485 sene evvel Galile, engizisyon mahkemesi huzurunda “ dünya dönüyor “ demiş,herifi idam ettiler. Ayağını yere vurmuş “ ve tursiluvve “ demiş Lâtince, “ şimdi bile dünya dönüyor.”
Kur’an-ı Kerim, Galile’nin sülalesi daha velvele- i kâinatta yokken “ Veş şemsu tecrî li müstekarrun leha. Zalike takdiyrul azîz ül alîm. “ = ” Güneş sabittir bütün seyyarat etrafında döner.” ( Ya- Sin.s ) demiş. Biz bunu kaptırmışız onlara.
O halde irfan sahibi olmak için, insan kendinin ne olduğunu bilmek için ilim tahsil etmek mecburiyetindedir. Kalbde olan ilim, bâtın ilmi. Dilde olan ilim, Allah’ın kulları üzerindeki hüccetidir Allah’ın.Yani, “ bu hücceti verdim sana bu ilimleri de sen bulabilirsin.”
Eskişehir vaaz dan alıntı.
==================== ========================
Sin
Lâm
Tı
Elif
Nun yazın. Bunu okuyun SULTAN değil mi.
Bu Sin’in mukabili YASİN’dir. Ondan sonra LÂM geliyor. Elif Lâm.
NUN : Nur suresi
Bunlar sultanın manasını verirler. Kur’an dilinde burhan demektir, Veli manasına gelir…
M.DERMAN(k.s)
Efendim kelime sonlarında yazan kısaltmaların açıklaması var mıdır? (HŞ) (HK)
Merhaba
Hadisi Şerif
Hadisi Kutsi
Hayırlı cumalar🌹
Teşekkür ederim