Hayırlı Cumalar

Şükür, Cennet kapısını açan maymuncuktur.

Nimet ve İkram-ı İlahîyeye bila istisna her canlı insan, hayvan, nebat çarpılır. Hem de arası kesilmeden. Akan ırmak herkese su verir.

Güneş herkese sıcaklık verir.

Rüzgar herkesi okşar

Bu nimetlere dolayı bunu verene bilmese de, bilse de o nimetlerin verdiği ferahlık ve telezzüzden dolayı insanın yüzü güler.

Meselâ çok susarsın kâfiri de böyledir.

Su içer: “Oooooh!..”

“Oooooh!..” bir nevi şükür demektir.

Yağmur yağar, nebatlar böyle canlanır yeşilliği fazlalaşır bu bir nevi “Ohh!” demektir.

Hayvan su için kuyruğunu sallar.

Kuş öter bunların hepsi bir nevi “Ohh!” demektir.

Bu şükürdür işte.

Hamama gidersin yıkanırsın, tertemiz.

Böyle yüzün güler işte aha o gülmek yok mu?

“Ohh!” demektir, “Oooooh!..” şükür demektir.

O halde şükürü habersiz yapar insan.

Cenâb-ı ALLAH yarattıklarına hamdı öğretmek için bu hamdı öğretmek için Rasûller göndermiştir.

Bunların İLKİ ve SONU, hamd edici mânâsında olan sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin ismidir.

Hamdı, yaratılan her mahluka öğreten Rasûlullah Efendimizdir onun için şükrü rûh, ezelden bilir.

Hamdı sonradan öğrenmiştir.

Ezelde rûhlar yaratıldığı zaman o zaman şükrü öğrenmiştir insan.

Hamdı da Rasûlullah öğretmiştir.

Şükür, doğrudan doğruya Zât-ı İlahiyeye raci’dir ALLAHa gider.

Hamd, onu tanıtan yalvarma edebini öğreten Rasûlullah kanalıyla ALLAHu Zülcelâl e gider, arada bu fark var.

Dünyadaki hamdın ifadesi Şefâat-ı Rasûlulahla karşılanır. “Elhamdulillah!” dersen Rasûlullahın şefâatına mazhar olursun çünkü hamdı o öğretmiştir

İnsan ve mahluk şükrü yapmasa da ezelden öğretildiği için herkes, kâfiri de dinsizi de hayvanı da şükür yapar.

İşte kuyruk sallamak hikayesi.

Bilmeye başladığı dakikada hamdı bilerek yapmağa başlar o da mü’mindir.

İnsanı hamdın mahiyeti ve keyfiyyeti yükseltir veya alçaltır. Hamdı iyi öğrenmeden örseleme onu.

Şükürde kal!

İkisinin arasında şeytan seni bocalatır.

Baktın ki şaşırdın sabırda kal!

Hemde hududsuz sabırda.

Sabırda hazineler vardır ağam.

Buğday sekiz ay toprak altında gizlenmeye sabrettiği için aziz nimet oldu.

Sedef aza kanaat ettiği için, sabrettiği için ALLAH içini inci ile doldurdu.

Rasûl-i Ekrem aza kanaat ettiği için “Rahmetenlil Âlemin” Bahsedilmiştir.

Sabırda Aziz cemaat, kanaatta Rahîm, Şefik olan VALLAHi billahi ALLAHu lem-yezel gizlidir.

Bu sıfatlara bürünenlere size şah damarınızdanda “nahnu ekrabu minhablel verid” âyetinde “Ben size damarlarınızdan daha yakinim” diyen ALLAHu Zülcelâldir.

Âlemde ve devam eder.

Mağfiret-i İlahiye Deryasında yegâne eriyen şey şükürdür. Diğerleri erimez.

Mağfiret Deryası tarafından kabul edilmez.

Şeker bilirsiniz suda erir. Zeytinyağında şeker erimez. Şükürden başkası da ALLAH’ın Mağfiret Denizinde erimez. Hamd insanı Mağfiret Deryasında eritecek hale hazırlar.

Aha Rasûlullah bunun için gelmiştir.

Ve insan şükür külçesi halinde Derya-yı Mağfirete dalıp eriyip gider Saâdet-i Ebediyeye kavuşur.

O zaman Cemalullah tecellî eder.

“Vücuhun yevme izin nazirâtün ila Rabbiha nazirâ.”

O halde bütün nimetlere maddî ve mânevî nimetlere şükür edeceğiz. Mesaib veya Belâ geldi mi: “Elhamdulillah!” diyeceğiz.

Kuldaki şükrün ifadesi, edeb içinde emirlere büyük bir zevkle itaat, sonu gelmeyen tatlı bir arzu istek ve ibadat ve taate devam etmesidir.

Hamdın ifadesi me’yus (ümitsiz) olmadan rıza, tahammül ve sabırdır.

Şükrün menzili, en küçük dereceden en büyük dercelere kadar dâima doludur.

Dr.M.Derman(k.s)

Vaaz alıntı