Cumamız mübarek olsun

Şimdi Allah’ın daima Allah’ı zikreden, başını secdeden kaldırmayan, mümkün olduğu

kadar:

“Yâ İlahî! Yâ Rasûlallah!” diyen adam, abdestli gezen adam ölürken muhakkak, hiç

korkmayın İslam olan “Lâ İlahe İllallah!” demeden ölmez. Rasûlullah’ın ruhaniyeti gelmeden gözünü kapamaz. “Efendim şöyle olur, böyle olur!” diyenler, onlar şüphede olanlar dandır.

Bana göster bir peygamber, bana göster bir Velî ki zındık ölmüştür.

İmkanı yoktur!…

Bundan 25 sene evvel ben küçük bir kasabaya gitmiştim, doktor olarak.

Kim kimi tanır, kim kimi bilir. İnsanın içini ancak Allah bilir. Bir de insanın gözünün büyüsünden insanı anlayan Allah dostları bilir. Onların telsizleri vardır, radyoları vardır, televizyonları vardır.

Gittik. Benim odanın altında bir Müftü Efendi oturuyor. Geldi. “Hoş geldin oğlum” dedi.

“Hoş bulduk efendim”. Ne var ne yok, iyi işte… Efendim dedi sizden bir rica edeceğim, buyrun efendim dedim.

Siz burda Kızılay başkanısınız da aynı zamanda, burada bir Hüsnü Dede denilen birisi var dedi, bu büyük harpte 5 çocuğunu vermiş, 55 yaşında bir kızı var, o bakıyor, 85 yaşında, sizden evvelki doktorlar buna para mara vermediler, acaba Kızılay’dan mümkün müdür dedi. Biraz yardım edelim.

Dedim Müftü edendi Kızılay kazalarda…, vilayetlere gönderiliyor para buna imkan yoktur. Mamaafih ben cebimden her gün buna 2 ekmek almaya fırıncıya tenbih edeyim alsın, haftada da 5 lira vereceğim dedim, o zamanın parası 5 lira. Benim oturduğum ev de 150 kuruş ha! Kazada. Yalnız kendisine Kızılay’dan verildi densin.

O adamcağız – neyse bunu uzun etmeyelim- almaya başladı. Biz iki üç sene bu adamı böyle şey ettik.

Beni her zaman görür gözleri böyle daima (nemli), Kulhuvallahi ahad, Kul euzu birabbil felak, Kul euzu bi rabbin nası, bir de Li illafi kureyşi bilir, bir de “Elhamı” bilir bizim Hüsnü Dede. Başka bildiği yok.

Gözleri böyle kan içinde “Doktor Bey” dedi. “Ben ölürsem şu tepe var ya mezarlığın ordaki, beni oraya göm” dedi. “Sen hiç merak etme, sen ölürsen ben oraya elimle gömerim seni. ” dedim Hüsnü Ağa.

Bir gün kış geliyor böyle. Bu mevsimler. Sabah namazında Hüsnü Dedeyi göremedim. O gelir oğlum, nasıl gelir Allah bilir.

Efendim lombagom tuttu bugün namaza gitmeyeceğim. Bunlar saçma zırıltı işler bunlar. Secdeye başını koyanın lombagosu olmaz. Onun kafasında lombago var.

Noldu dedim. Müftü efendi dedi ki, “Doktor Bey” dedi, “Hüsnü Dede hasta” dedi.

“Peki” dedim. “Yarın gideriz”

O gece bir doğuma çağırdılar, gittim geldim falan, daha sabah namazı olmadı ben bir rüya gördüm.

Rüyada bir üzüm bağının içindeymişim. Hüsnü Dede üzüm bağının dışarısında “Doktor Bey” diyor “bana bir salkım üzüm ver ne olur” diyor.

Uyandım. Ezan okunuyor, abdest aldık, namazı kıldık falan. Döndük eve traş olduk. Aldın pelerini hadii Hükümete gidiyoruz.

Baktım ki karşıda bir vakit bir herif, bir sepet, o hani arka sepetleri var ya üzüm getirmiş, siyah üzüm saklamış.

Orda bir bakkal var alırdım verirdim kaç kuruş… Olurdu ulan küfürler kıyamet gidiyor. Noluyorsunuz? Dedim

Biri dedi doktor bey bu adam getirdi 12.5 kuruşa satmıştık bunu diyor 65 kuruş istiyor dedi kilosuna. Oğlum dedim bu mevsimde de üzüm falan…

Beyefendi dedi ben kızımı evlendirecektim. Sakladım büyük bir sepet dedi 70-80 kilo var. Satıp kızımı evlendireceğim. Tamam dedim ver bana ordan 2 kilo üzüm dedim. Aldık oradan bir bakkaldan da kesekağıdı 120 kuruşu verdim. Ben kesekağıdını aldım haydi hükümete…

Sağlık memuruna dedim ki müftü efendiyi çağırın, müftü efendi… başladık buradan… Buradan istasyon kadar bir yer gideceğimiz yer böyle bir yamaçta duruyor. Gittik kapıyı çaldık. Küçücük bir kulübe zaten şöyle şu kadar şöyle bir şey. Kızıylan orda kalıyor. Kapıdan içeri girdik. Hüsnü Ağa dedim. Öyle yatıyor gözleri başka tarafı görmeye başlamış. Hüsnü Ağa sana dedim üzüm getirdim. Doktor Bey nerden biliyosun

benim üzüm istediğimi?

Yahu dedim akşam gece bir üzüm bağındaydım. Sen de geldin benden üzüm istedin. Bugün de işte dışarıda üzüm satılıyordu aldık daha fazla karıştırma dedim.

O aldı iki üç tane yedi, çok memnun oldu tabi. Fakat Hüsnü dedenin gözler çevrilmiş. Ben doktorum artık dünyadan sepetleniyor… Dünyadan sepetlenir oğlum mümin. Sepetlenmek demek hadi senin artık burada işin yok git yerine demek. Mümin… öteki de ölürken onun ismi burada söylenmez o başka türlü, o gebermek faslında, gebermek babında…

Verdik onları ertesi günü ilaçlar milaçlar gönderdik. Ertesi günü bir daha ben gelirim dedim. Bana dedi doktor bey

gazhaneyi unutma. Yok dedim unutmam ben seni hususi götürürüm. Gittik müftü efendi ile oturduk yanına. Fakat değişmiş Hüsnü Aga… Bütün bildiği İslam dininden “Elham”, Kul euzu birabbil felak, Kul euzu bi rabbin nası, Li illafi kureyşi bir de Allah biliyor o kadar SemiAllahü limen hamideh, esselamı aleyküm ve rahmetullah işte bunlar başka yok.

Doktor Bey dedi bana biraz Kur’an okusana dedi. Okuyayım dedim. Ne okuyacağız? Hani şu dedi “La ilahe, Allahü La İlahe” ler var dedi onu oku. Peki dedim. Besmeleyi çektik…

Tâ, hâ.

Mâ enzelnâ aleykel Kur’âne li teşkâ.

İllâ tezkireten li men yahşâ.

Tenzîlen mimMen halakal arda ves semâvâtil ulâ.

Er rahmânu alel arşistevâ.

Lehu mâ fis semâvâti ve mâ fîl ardı ve mâ beynehumâ ve mâ tahtes serâ.

Ve in techer bil kavli fe innehu ya’lemus sirre ve ahfâ. Allâhu lâ ilâhe illâ huve, lehul esmâul husnâ.

kelimesine geldik. Gelir gelmez Hüsnü Aga “BENİ AYAĞA KALDIRIN!” dedi ama “beni ayağa kaldırın” dedi. Müftü efendi bir koluna girdi. Zaten kuş gibi elimlen kaldırırım havaya kuşlaşmış artık. Kaldırdık böyle önünde bir pencere var. Pencereye doğru şöyle elimizde durdu mübarek böyle etti….

Gülmeye başladı…

(NİYE ZAHMET ETTİNİZ YA RESULULLAH, DİYEREK RUHUNU TESLİM ETTİ)

…Kul Eüzuları bir de lilafi kureyşileri bilen 84 yaşına gelmiş bir müminin ölümünde Sallalahü Aleyhi Vesellem onu istikbal ediyor. (Ona eşlik ediyor)

Secdeden başını kaldırma. Allah cümlemizi Hazreti Resulun çizdiği ve koyduğu trafik yollarından ayırmayan kullarından eyleye…

Dr.M.Derman(k.s)

Vaaz alıntı