Hayırlı Bereketli Cumalar …

Allah’ı bilen kimsenin asla gam ve kederi olmaz ve olamaz da.

Ama Allah’ı bilebilmek için de mideye haram sokmayacağız. Nasıl sokmayacağız?

Bilsem kitap hâlinde yazardım.

Herkes kendi aklınlan bulacak onu.

Riyâyı kaldıracaksın, yalanı kaldıracaksın. Mümkün olduğu kadar temiz almaya başlayacaksın. Allah yardım ederse midene helâl girecektir.

Onun için insanlar yalınız ekmekle değil, iyi söz ve nasihatlarla da beslenirler. Sözü, haram midene girecekse hiç olmazsa güzel sözlerle kendini besle!

Bir insan bir insana üç türlü yardım eder.

Ya maddî yardım eder.

Yaralı kaldırır. Yarasını sarar.

Veyahut: “Yav benim elimde bir şey yok İnşallah iyi olursun. Hadi aslanım!” der.

Yahutta başka birine haber verir: “Ulan şurda birisi var!”

Bu üç türlüdür.

Lakırdıyla, elle, bir de başkasına haber vermeyle.

İnsan birbirine yardım eder.

Düşmüş bir adam: “Kardeşim ben yaşlıyım kaldıramayacağım seni. Ama hadi aslanım biraz dişine tak. Allah büyüktür. Allah de! Ben şimdi sana!”

İşte okşadım bunu.

Güzel lakırdı verdin ona.

Gidip başkasına da: “Yav şurada birisi düştü şuna haber verelim de gelsin!”

İşte başkasına söylemekle üç şeyle birbirine yardım eder insan.

Onun için kendi kendinize yardım edin efendim.

Evinize haram lokma sokmayım.

Sokacağına aç dur, aç dur, aç dur daha hayırlıdır!.

Ama bu günün insanına bunu anlatmak, deveye değil file hendek atlatmaktan daha güçtür.

Hepimiz aynı yaştayız, eskiden bilirsiniz. Bilmem benim memleketimde öyleydi.

İnsanlar dikeni olmayan güller gibiydi.

Birine bir çarpsan geçerken: “Zararı yok oğlum hadi git evladım!” derdi.

Birine çarpsan, yaşlıya çarptın.

Yaşlı döner: “Ulan kör müydün?” der.

Ötekisi de o genç yaşlıya: “Vay öküz vay sen mi körüdün?” Haydi kavga.

Onun için eskiden insanlar dikeni olmayan güller gibiydiler. Şimdi gülü olmayan diken hâline geldiler.

Birbirine afkırıyorlar: “Hav! Hov! Hav!” birbirini yiyecekler, yediler zâten. Yiyorlar.

Bilirsiniz karanlık vardır karanlık.

Karanlıklar nurların zıttıdır.

Her nurun karşısında da küçücük bir karaltı vardır.

Her karaltı insandaki nurun miktarıncadır.

Bak şuradan güneş vuruyor oraya.

Burası parlak biraz sonra ara sıra buluta çıkıyor, birden inip çıkıyor.

Hemen bakıyorsunuz ki bir karanlık oluvermiş.

İnsanlar da böyledir.

Harama gittiği zaman içi böyle kararır.

Temize gittiği zaman nurlaşır.

Daha temize gittiği zaman daha nurlaşır.

Dr.M.Derman(k.s)

Vaaz alıntı