Muhterem Efendim 11 – 09 – 1955
Allah’ın emirlerini, Resul’ün tavsiyelerini yerine getirmeğe uğraşan ve Rıza-i İlahi’yi elde etmeye çalışanlara “ Din Çocuğu “ ismini verirler. Bunların “ Hüsn-i Ahlak “ içinde üzerlerine konacak her şeyi istiğfar fırçasıyla her an silenler, kendilerini Mürşid’in gelmesine hazırlamış olurlar.
Arayan bulur hikayesi. Bunları hazırlayana Mürşid gelir demektir.
Bu işlerde acele yoktur. Sonu gelmeyen bir haslet halinde sabır vardır. Sabır, şükür ile elde edilir. Her ikisi “ Kanaat- ı Tâmme “ husule getirir. Allah’a yapılan ibadetten kul bir şey beklememelidir. Çünkü ibadet Allah’a karşı şükrün en bâriz ve büyük ifadesidir. Şükrün içinde Rıza-i İlahi gizlidir. En büyük hazine budur. Rıza- i İlahi bir kovan gibidir. Sevgililer bunların a r ı l arıdır. Kovan içinde şükür çiçekleriyle r ı z a balını husule getirirler. Bu kovan’ın bulunduğu semt her yerdir. Fakat ciheti meçhuldür. Burasının keşfi ve oraya varış bâha ile değil olamaz. ”b a-h a n e “ ile olur. Bu işte Baha ve Bahane hikayelerini Mürşid, din çocuğuna haberi ol- madan öğretir. Yani onu O tarafa gitmesi için ikaz eder.
Baha’nın neticesini uğraşan anlar. F akat bahane’yi bilemez, farkına varmaz. Çünkü bahane, Settar esmasıyla örtülüdür. Sabah namazını kaçırmamak Settar esmasına sarılmak demektir. Settar esmasına sarılan, geceleri u y u y a m a z. “ Uyumaz “ değil. Ziyadan kara karanlığa giren bir şey göremez. Göz kamaşır…
Uyumamak, gözü karanlığa alıştırır. Settar esmasının aleti böylelikle görünür. Onun için ibadetin en efdali gizli yapılan ibadettir.
Görünmede, izharda yaptığın şükre karşı bir şey istemek kokusu mevcuddur ki bu da edeb dışı bir iştir. Mürşidin, salik olana habersiz ihtar ve yardımı, Cenab-ı Hak, Settar esma- sıyla örterek başka bir şekilde rüyasında ona gösterir.
Bundan Salik’in kendisine mana çıkarması, ona göre ayarlaması gerekir. Söylemesi Settar esmasına hürmetsizlik olur…
Mürşid bu hale, “ ne yaptın evladım,” diye içinden vahlanır. Fakat izhar edemez. Çünkü Settar esmasının altında bulunmağa mecburdur. Zaten Mürşid o sayede Mürşid ol-muştur… Salik bu rüyaları saklamalı, bir gün Mürşid ona bir vesileyle başka bir tarzda ondan bunu sorar. Yine cevab vermemelidir. Zira Mürşid, salik’in sır saklamasını ve tahammülünü beğenmiştir.
Tahammülün hakiki olup olmadığını salik’e anlatmak için ağzından söz çıkıyor mu diye kendi kendine tahammülsüzlüğünü itiraf ettirir…
Yoksa Mürşid onun tahammülünün ne derece olduğunu bilir. T a h a m m ü l s ü z l ü k
şüphenin d e li l i d i r. S a l i k ‘ in M ü r ş i d e b a z e n b a ğ l a n m a s ı n ı, b a z e n ş ü p h e y e düşürerek inanmasının sarsılması soğuktan sıcağa, sıcaktan soğuğa çıkanın haline benzetiriz.
Rüyadaki ikazlar , fiiliyattaki şüphelerin izalesini gidermek içindir. Sâlik bunları kendisi tahlil edecektir. Sadık rüyalar ı hadise ispat eder. Çünkü tamamen çıkarlar. Şüpheyi içinden at, beğenmediğin kum, suyu süzer. Yediğin tokat aklını başına getirir. Giydiğin gömlek tahammülü artırır. Bu işlerde dilsiz olmak lazımdır. Bunlara kavuşana îlm-i ercül tahsil edilir…” Rızaya doğru yürüyen ayak ilmi “ demektir. Bu sözlere şeriat ve akıl, mantık yoluyla cevap vermeye kalkarsan sen kaybedersin. Çünkü senin bildiğini ve yaptığını ben de yapıyorum. Benim bildiğimi ve yaptığımı sen daha yapmadın. Bir şey böyledir diye kesip atan daima kaybeder. Dağın tepesine çıkıpta ay’ı tutacağım diye düşünenlerle bizim sohbetimiz yok. Onların kabul ettiğini biz çoktan kabul ettik de buraya sonra çıktık. Böylelerle bizim duamız Celal tepesinden tükürmektir. Allah’a çok şükür ki tükürmek bizi şüp-he bulutlarıyla örtüyor. Biz de şükrümüze rahat olarak devam edebiliyoruz.
M.D (k.s.)